Türkiye ile Suriye arasında nasıl bir siyasi ortaklık kurulacak, hangi ölçekte askeri işbirliği şekillendirilecek, Suriye’de Türk askeri üsleri kurulacak mı ve nerelerde kurulacak, Türkiye-Suriye-Lübnan ortak güvenlik ve ekonomi havzası nasıl şekillendirilecek?
Bunlar henüz netleşmedi.
Elbette yeni Suriye yönetiminin çok büyük sorunları var. Öncelikle ülkenin toprak bütünlüğü nasıl sağlanacak? ABD ve İsrail’in PKK/YPG’yi kullanarak, Fırat’ın Doğu’sunu Suriye’den koparma planlarının üstesinden nasıl gelinecek?
Tamamen harap olmuş Suriye nasıl imar edilecek? Silahlı gruplar nasıl dağıtılacak ve Suriye ordusu kurulacak? Suriye halkının 13 yıllık bölünmesinin üstesinden nasıl gelinecek?
ARAP-İRAN DOĞAL SINIRI KIRK YIL SONRA İLK KEZ DOĞU’YA KAYDI.
BAKIN HARİTA NASIL DEĞİŞTİ!
Bunlar olağanüstü sorunlar ve yeni Şam yönetiminin mucizevi kararlara, çok cesur kararlara imza atması gerekiyor. Şu anki yönetim ekibinin herkesi kucaklayan son derece doğru ve gerçekçi yaklaşımı elbette içeriden ve dışarıdan istismar edilecek. Bu tehditlerle nasıl yüzleşilecek?
Elbette Türkiye bunların tamamında “gönüllü olarak” başrol üstlenecek. Katar’ın hatta S. Arabistan’ın maddi ve siyasi desteği çok çok önemli olacak. Arap dünyası; S. Arabistan, Katar, Körfez ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri, Mısır şunu bilmeli:
2003 Irak işgalinden bu yana Arap toprakları parçalanıyor, küçültülüyor. İşgaller ve iç savaşlara karşı ciddi bir karşı duruş hiç sergilenemedi. Arap coğrafyası yerine ülkeler kendi ülke varlıklarının kaygısına düştü. Bu da hataları daha da artırdı.
İran-Irak savaşı öncesi Arap-İran sınırı Irak-İran sınırıydı. Irak işgal edildikten sonra Arap-İran sınırı Suriye-Irak sınırına geriledi. Suriye savaşı başladıktan sonra Arap-İran sınırı Lübnan’a, Suudi Arabistan sınırına dayandı. Otuz beş yıldır ilk kez, Suriye’de yönetimin değişmesiyle ilk kez Arap-İran sınırı yeniden Doğu’ya kaydı.
BU; 21 YÜZYILDAKİ İLK KAZANÇ. ARAPLAR’I TÜRKİYE KURTARDI.
Bu, Arap dünyasının 21. yüzyıldaki ilk ve tek kazancıdır. Ve bu Türkiye sayesinde oldu. Sadece bu yüzden bile, Suriye yönetimine sahip çıkmaları gerekiyor. Müslüman Kardeşler paranoyası ile ülkeleri kaybetme, milletleri mahvetme döneminin kapanması gerekiyor.
Unutulmamalı ki, ABD, Avrupa ve İsrail bu korkuyu kullanarak Arap dünyasını mahvetti. İkinci olarak İran korkusunu kullanarak coğrafyayı mahvetti. Türkiye onları İran tehdidi söyleminin esaretinden kurtardı. Müslüman Kardeşler paranoyasından da aynı şekilde kurtulmaları lazım. Çünkü bu paranoyada Müslüman Kardeşler tehdidi yok. Doğrudan İsrail ve Batılı bir tehdit var.
İşi bu yüzden Arap ülkelerinin Suriye bütünlüğü için tarihi bir sınavı geçmeleri gerekiyor. Bakalım kimler yolda kalacak, kimler gerçekten Arap ulusunu, coğrafyayı, Suriye’yi önemsiyor, ortaya çıkacak.
İKİ BÜYÜK TEHLİKE VAR;
İSRAL VE PKK/YPG TEHDİDİ.
TÜRKİYE “KORUMASI” ŞART.
Şimdi;
Suriye’nin korunması için önlemler alınmalı. Çünkü Suriye Ortadoğu’nun düğüm noktasıdır. O düğümü bir kez çözdüler, coğrafya mahvoldu, şimdi yeniden toparlanıyor. Bir daha çözülmesine asla izin verilemez.
Bu da ancak Türkiye’nin koruması, cesareti, desteği ile mümkün olacak. Şu an Suriye için iki büyük tehlike var: Biri İsrail saldırıları ve işgal hevesleri, diğeri PKK/YPG üzerinden ülkenin toprak bütünlüğünün hedef alınması.
Her ikisi için de Türkiye güvencesi, koruması esastır. İsrail için bölgede tek caydırıcı güç Türkiye’dir. Hiçbir Arap veya bölge ülkesi için bu mümkün değil. İran’ın “Suriye’yi koruma İsrail ile savaşma” bahanesi Suriye’yi harabeye çevirdiği gibi ülkeyi, İsrail saldırılarına açık hale getirdi. Çünkü Suriye’yi kendi hırsları için bir “cephe”ye dönüştürdü.
ABD’nin eğitip donattığı PKK/YPG ile mücadele edecek, mücadele etmeye kararlı tek güç yine Türkiye’dir. İsrail ve PKK tehdidi aslında tek bir tehdittir ve Türkiye bu tehdidin karşısında tam ve net bir tavır almış haldedir.
ŞAM VE HUMUS’A ASKERİ ÜS, TARTUS’A DONANMA ÜSSÜ..
Peki Türkiye ve Suriye ortaklığında neler yapılabilir?
1- Askeri İşbirliği Anlaşması: Böyle bir anlaşmanın çerçevesi henüz şekillenmedi. Ama daha şimdiden Suriye Ordusu’nun kurulması, Şam ve Humus çevresinde Askeri Üslerin kurulması, Suriye için hava koruma kalkanı oluşturulması, Tartus/Lazkiye bölgesinde bir Deniz Üssü’nün inşa edilmesi konuşuluyor.
Bunlar da Türkiye’nin hem hava hem de denizden korunmasına yönelik ciddi adımların planlandığını ortaya koyuyor. Suriye ordusunun 3 ordu, 8 kolordu şeklinde planlandığı açıklandı. Elbette bu ordu, Türkiye’nin binlerce yıllık askeri tecrübelerine göre formatlanacaktır.
DENİZLERİ BİRLEŞTİRMEK…
2- Suriye ile Deniz Yetki Anlaşması: Daha önce Libya ile yapılan ve BM’ye onaylatılan anlaşmanın Suriye ile de yapılması Doğu Akdeniz’de bütün dengeyi değiştirecektir. Türkiye-Suriye deniz sahaları birleşecek, ortak koruma alanı oluşacak, Yunanistan ve Rum Kesimi’nin alanı daralacak, İskenderun Körfezi tehdit edilmekten kurtulacak, Batılı donanmaların Doğu Akdeniz’de hareket alanı daralacaktır.
İran sınırından Akdeniz’e Terör Koridoru planlayanlar Suriye’nin kuzeyinde hayal kırıklığına uğradı. Bu sefer Koridor’un Akdeniz’e açılan kapısı da onlara kapanmış olacaktır.
Ayrıca işin ekonomik boyutu da vardır. Lübnan ve Suriye açıklarındaki petrol ve doğalgaz kaynaklarının keşfedilip kullanılmasında da iki ülke beraber hareket edecektir.
ÜÇLÜ DENİZ YETKİ ANLAŞMASI; LÜBNAN’A TÜRK ASKERİ ÜSSÜ
3- Benzer bir Deniz Yetki Anlaşması’nın Türkiye-Lübnan, Suriye-Lübnan arasında da imzalanması muhtemeldir ve zorunluluktur. Bu da gerçekleşirse Doğu Akdeniz’de Türkiye-Suriye-Lübnan gücü hem askeri hem de ekonomik olarak belirleyici olacaktır. Bu, olağanüstü güç inşasıdır.
Suriye’de olduğu gibi Lübnan’da da Türkiye’nin bir askeri üssü, hava üssü ya da deniz üssü olması muhtemel görünüyor. Lübnan’ın tamamen savunmasız kalması ve Türkiye ile her türlü ortaklığa kapı açması, işin bu noktalara varabileceğinin göstergesidir.
BASRA KÖRFEZİ AKDENİZ’E ULAŞIR… İSRAİL BU YÜZDEN PKK İLE BİRLİKTE.
4- Türkiye ile Irak arasındaki Kalkınma Yolu, Güney Koridoru’na Suriye de eklenecektir. Bu da Basra Körfezi ülkeleri ile Türkiye-Irak-Suriye ve Lübnan’ı birbirine bağlayacaktır. Sadece boru hatları değil, bölgesel ekonomik entegrasyon için bu, olağanüstü güç değişimine kapı açacaktır. Şüphesiz bu proje, Hicaz Demiryolu Projesi’nden bu yana bölgesel ortaklık için en büyük yatırımdır.
Elbette bunun için Irak’ın kuzeyinin dışında Fırat’ın Doğu’sunun da terörden arındırılması tek seçenektir. İsrail işte bu bölgesel entegrasyonu engellemek için “Kürt Meselesi” diye pazarladığı bir oyun kuruyor. PKK/YPG ile bunu engellemeye çalışıyor. Çünkü bütün bu gelişmeler, İsrail’in bölgesel gücünü sınırlayacaktır, bu biliniyor.
DIŞ SAVAŞLAR, PANAMA
KANALI, KANADA EYALETİ!
BİZ YOLA DEVAM EDELİM
5- Bütün bunlar, Trump dönemi ABD’nin kendi içine, yakın bölgesine odaklandığı bir dönemde gerçekleşiyor. Yeni ABD yönetiminin “dış savaşlar” konusundaki isteksizliği, içerideki tasfiyeyi, Panama Kanalı’nı istemesi, Kanada’ya ABD eyaleti olma teklifi, Grönland’ı işgal söylemi, Meksika’yı “iç mesele”ye dönüştürme girişimi, ABD’nin küresel ölçekte işgallerinin sınırlanması için bir döneme işaret ediyor.
İşte bu büyük boşluk Türkiye tarafından dolduruluyor. Coğrafyanın tamamında bir bölgesel ortaklıklar haritası için fırsatlar sunuyor,
alanlar açıyor.
Yüz yıl sonra Türkiye öncülüğünde, “coğrafyamızın küreselleşmesi” gibi yepyeni bir durum çıktı ortaya. Sonuna kadar gidilecek.
Türkiye ile omuz omuza yürüyenler güç kazanacak. Karşısında duranlar güç kaybedecek. Tarihin dönüşü budur ve bu dönüş coğrafyayı yeniden formatlayacaktır!
Ve bu artık engellenemez!
İbrahim Karagül
Tüm yazıları için tıkayın
26 Aralık 2024
İbrahim Karagül
Şam’a, Hama’ya, Tartus’a askeri üs. Basra Körfezi Akdeniz’le birleşecek.
26 Aralık 2024
Deniz Zeyrek
İkiyüzlülüğün daniskası!
26 Aralık 2024
İbrahim Karagül
Hep onlar tehdit ediyordu, Şimdi biz tehdit edeceğiz.
26 Aralık 2024
İsmet Özçelik
ABD’nin İstanbul’da iç çatışma planı
26 Aralık 2024
Abdulkadir Selvi
Suriye’de takvim hızlandı sırada ne var