Gündem

Migren Dostu Ofis Ve Fabrikalar Geliyor

Published

on

Uluslararası LTB Başkanı ve Küresel Migren ve Ağrı Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Derya Uludüz, “5-11 Eylül Migren Farkındalık Haftası” dolayısıyla yaptığı açıklamada, baş ağrısı türlerinin sayısının 274 olduğunu, ancak bu çeşitlilik içinde migrenin öncelikli olarak ele alındığını belirtti.

Uludüz, bireylerin kendi durumlarını değerlendirebilmek için, “Baş ağrımın şiddeti nedir?”, “Ağrıya mide bulantısı eşlik ediyor mu?”, “Işık rahatsız edici mi?” gibi soruları kendilerine yönelterek migreni tanımlayabileceklerini belirtti. Ayrıca migren kaynaklı bir ağrının tanımlanabilmesi için bu ağrının 6 aydan uzun süreli ve aralıklarla tekrarlayan ataklar şeklinde gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı.

Kadınlarda 3 Kat Fazla Görülüyor

Son 15-20 yıl içinde migren sıklığının arttığına dikkat çeken Uludüz, hormonal dengesizliklerin migrenin kadınlarda erkeklere göre 3 kat daha fazla görülmesine neden olduğunu ifade etti.

Uludüz, son yıllarda migrenin artış göstermesinin nedenlerinden birinin hareketsiz yaşam tarzının yanı sıra elektronik cihazların daha yaygın kullanılması, yoğun iş temposu, düzensiz uyku alışkanlıkları ve sağlıksız beslenme gibi etkenlerin etkili olduğunu belirtti.

Migrenin artışıyla birlikte, özellikle ofis çalışanlarının sosyal, ekonomik ve toplumsal yükünün arttığını vurgulayan Uludüz, 5 yıl içinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından nörolojik hastalıklar arasında öncelikle ele alınan 2 hastalıktan birinin migren olduğunu belirtti.

Çalışan Kitle Daha Çok Risk Altında

Uludüz, migrenle ilgili farkındalık çalışmalarının dünya genelinde başladığına dikkat çekerek şunları söyledi:

“Ülkemizde migren farkındalığını artırmak için en öncelikli hedefin çalışanlar olduğunu gözlemledik. Çünkü çalışanlar, beyaz ışık, bilgisayar ekranları ve uzun süre masa başında çalışmanın getirdiği hareketsizlik gibi faktörlere daha fazla maruz kalıyorlar ve bu nedenle migren riski daha yüksek. LTB ve Avrupa Migren ve Baş Ağrısı Birliği, bu konuya dikkat çekmek amacıyla “Migren Dostu İş Yeri” adı altında bir proje başlattı. Bu proje, Türkiye’deki iş yerlerinde çalışan beyaz ve mavi yakalı çalışanların migrenle ilgili farkındalıklarını artırmayı amaçlıyor.”

Projenin bir parçası olarak ziyaret ettikleri fabrikalar, ofisler ve şirketlerde eğitimler verdiklerini belirten Uludüz, bu eğitimlerin sonunda iş yerlerinin sertifika alabilmek için belirli kriterlere uygun bir ortam sunmaları gerektiğini ve bu standardın sürekli olarak korunması gerektiğini ifade etti.

Uludüz, şirketlerin “Migren Dostu İş Yeri” sertifikası alabilmek için öncelikle bir farkındalık eğitimine tabi tutulduklarını belirterek ardından migren hastaları için iş yeri ortamının fiziksel ve psikolojik gereksinimlerinin belirlendiğini ve ofislerin bu standartlara uygunluğunun kontrol edildiğini açıkladı.

Firmalar Çalışma Verimliliğini En Yüksek Seviyeye Çıkarmak İçin Bu Çalışmayı Yapıyor

Uludüz, verilen sertifikaların uluslararası düzeyde geçerli olduğuna vurgu yaparak, “Ülkemizin modernleşme yolunda böyle bir farkındalığın oluşturulması önemli bir fark yaratacaktır. Şu ana kadar yaklaşık olarak 6-7 iş yerinde bu süreci başarıyla tamamladık. Özellikle sağlık sektöründe çalışanlar için iş verimliliğini artırmak, çalışanların refahını artırmak ve potansiyel olarak çalışma verimliliğini maksimum düzeye çıkarmak firmalar için son derece önemli bir konu olarak öne çıkıyor.” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Derya Uludüz, migren teşhisinin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Ağrı daha sıklaşmadan tedaviye başlamak büyük önem taşıyor. Ağrı sıklaştıkça ve kronikleştikçe, doktorların müdahalesi daha zor hale geliyor. Çünkü tedavi edilmesi daha karmaşık bir hale geliyor ve hastalar genellikle aşırı ağrı kesici ilaçlara başvuruyorlar. Bu ağrı kesicilerin vücuda verdiği ciddi zararlar bulunuyor ve bu nedenle ağrı kesici kullanımı, tedaviye olumsuz etkiler yaratabilir. Migren tedavisi için kalıcı bir çözüm mümkün mü diye sorarsanız, artık migrenle yaşam boyu başa çıkmanız gerekebilir. Migreni kontrol altına almak ve etkisini azaltmak mümkündür. Yani migrenli olmak bir kader olabilir, ancak migrenle yaşamak kesinlikle bir kader değildir. Artık hastalar için sunulan birçok etkili ilaç bulunmaktadır. Ayrıca hastaların kendileri için alabilecekleri birçok önleyici tedbir de mevcuttur. Migren dostu iş yerlerinde bu önlemleri öğreterek ve hayatlarında uygulayarak atakların önlenmesinin mümkün olduğunu görebilirler.”

Son dönemde migren aşılarının kullanılmakta olduğunu ifade eden Uludüz, migren atağının beyni uyardığında ortaya çıkan uyarıları engellediğini ve bu sayede migren atağını durdurduğunu belirtti.

Uludüz, bir bireyin migren aşısını kullanabilmesi için ayda 4 kez migren atağı geçirmesi gerektiğini vurguladı.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trending

Exit mobile version